MST Hukuk & Danışmanlık Bürosu | Avukatsız imza atmayın!

TELEFON

+90 (542) 134 78 84

EMAIL

avukat@mervesonmez.com

İnsan doğası ölümsüzlüğü aramaktadır. Bu durum hem genetik açıdan hem de bu hayattan gittikten sonra iz bırakmak olarak karşımıza çıkar. Aile şirketlerinin kurulma mantığı da kişinin adını devam ettirebilmesi ve kendinden sonra var olacak nesillere hem maddi hem manevi olarak yol göstermesidir.

Aile şirketleri istatiksel olarak ülkemizde devamlılığını sağlayamamakta en iyi ihtimal 3. nesil, en kötü ihtimalde 2. nesilde varlığına son vermek zorundadır. Ülkemizin en eski şirketi olan Hacı Bekir Lokumları (1774 yılında kurulmuştur) Amerika`da kurulmuş en eski aile şirketinden bile daha yenidir. İki ülkenin tarihi karşılaştırıldığında bu istatistik ülkemiz açısından bir hayli kötü bir veridir. Bu duruma son vermek ve Türkiye`de kurulan aile şirketlerinin kurumsallaşmasına sağlamak bazı teknik doğruları uygulamaktan geçmektedir. Ülkemizde kurulan aile şirketlerin esas teması kan bağıdır. Bahsettiğimiz üzere bu insan doğasıyla ilgili bir durum olsa da şirket kurucularının aile ve şirket öğelerinin bambaşka unsurlar olduğunu kabul etmeleri gerekir. Şairin de dediği gibi “Eğer bir gün bağ giderse kan kalır”. Hem ailevi ilişkilerin kuvvetli kalması hem de aile şirketlerinin varlığını sürdürebilmesi için şirket kurucularının temelde üç farkındalığının oluşması gerekmektedir.

1.  Başarılı sürdürebilirlik

2. İhtiyaç süreklidir, nevisi değişir.

3. Değişen ihtiyaçlara cevap verebilmek kalıcılık sağlar.

Bu düsturların kabulünün kurucu kişiler açısından zor olduğu istatiksel olarak belirlenmiştir. Zira bu kurucu nesil globalleşen dünyanın, internet çağının farkındalığını yeni nesillere göre daha geç farkına varmaktadır. Önemle belirtmek gerekir ki, kurucu ortaklar ve hissedarlar arasında benimsenmesi gereken husus şirketin aileye değil, ailenin şirkete hizmet etmesidir.

Bu temel farkındalıklarla birlikte şirket düsturu haline getirilmesi gereken öğeler tüm kurucu ortaklar tarafından içselleştirilmelidir.

Kurduğumuz şirketin varoluş amacı nedir. Hedeflerimiz nelerdir? Bilinmelidir ki her belirlenen hedef çalışma motivasyonu ve belirlenen hedeflere ulaşmanın ilk adımıdır. Bu sebeple şirketin hedefleri en başta sağlam zeminlere oturtulmalı ve gelişen dünyaya ayak uydurularak stratejiler belirlenmelidir.

Belirlenen hedefler sonrasında, bu hedefler ve şirket bilinci, şirketin en alt kademesinden en üst kademesine kadar aşılanmalı ve bu hususlar kişilerde sorumluluk duygusu yaratmalıdır.

Bu husus ülkemizde üst kademeden alt kademeye doğru bir uzantıda kendini gösterir. Lakin üst kademelerin alt kademenin eleştirilerine ve sorularına kendini kapatmış olması temelde küçük gözüken problemlerin büyümesine yol açmaktadır. Bu sebeple hiyerarşi sınırları aşılmadan mutlaka alt kademenin üst kademeye hesap sorabilmesi gerekmektedir.

Adillik öğesini birçok ana başlıkta toplamamız mümkündür.

Kurucuların ve hissedarların birbirleri arasındaki adillik; eğer kurucu baba hayatında bir kez bile iş ortamı görmemiş, eğitim almamış oğlunu şirketin CEO`su ya da yönetim kurulu üyesi yaparsa bu aile şirketi batmaya mahkumdur.

İşçiye karşı adillik; eğer şirkette hala sigortasız işçi çalıştırılıyorsa, sigorta primleri çalışanın gerçek maaşından değil de asgari ücretten ödeniyorsa bu şirketin işçiye karşı adil olmadığının en büyük göstergesidir. İşçinin kanundan kaynaklanan hak ve alacakları işçiye verilmediğinde, bu durum hem işçinin iş motivasyonunu hem de işverene ve işe olan bağlılığını zedeleyecektir.

Rakiplere karşı adillik; şirketin iş yapış şekli o şirketin vizyonu ve aynasıdır. Şirket bu vizyonu ve şirketin karakterini bozmamak adına rakiplerine karşı da adil davranmak zorundadır.

Bu husus doğru raporlama ve doğru denetlemenin sonucudur. Aile şirketlerinde, şirkette çalışmayan sadece hissedar olan ve hissedar olmasından kaynaklı kar payı alan hissedarlar bulunmaktadır. Bu kişilere şeffaf olmak hem vicdani hem de hukuki bir sorumluluktur. Zira bu kişiler kanımızdan olan aynı zamanda avukatıyla ya da danışmanıyla şirkete gelerek inceleme hakkı bulunan kişilerdir. Daha önce bahsettiğimiz adalet vurgusu ile şeffaflık bahsi iç içe girmiş kavramlardır. Zira mutlaka bu kişilere karşı adalet sahibi ve şeffaf olmak zorundayız. Aksi halde bu kişilerle sorunlar ve aile içi uyuşmazlıkların baş göstermesi kaçınılmazdır.

Liyakat hususu aile şirketlerinde en çok göz ardı edilen, kan bağı kayırmacılığının en çok yaşandığı organizmalardır. Liyakata göre doğru pozisyonlama aile şirketlerinin temel taşını oluşturur. Sizin emek verip bugünlere getirdiğiniz şirketinizin en kritik pozisyonuna çok kıymetli kızınız ya da oğlunuzu getirmeniz şirketinizin sonu olabilir. Kurmuş olduğunuz şirket bir aile şirketi bunu yapabilecek hem bu işin eğitimini almış hem de işin içinde yetişmiş yeğeniniz bu kritik pozisyonun sahibi olabilir. Bahsettiğimiz üzere şirket aileye hizmet etmez aile şirkete hizmet eder. Bu sebeple asıl olan kızınız ya da oğlunuz değil şirketin sürdürülebilirliğidir.

Yukarıda belirttiğimiz aşamalar şirketin düsturu hale gelmesi gereken ve şirketin sürdürülebilirliğini sağlayan öğelerdir. Bu öğelerde birinin eksik olması şirketin ayaklarının yere sağlam basmasını önler.

Bundan sonraki süreç üç aşamada ilerleyecektir.

  1. Aile Anayasasının Hazırlanması ve Aile Konseyinin Kurulması
  2. Hissedarlar Sözleşmesi
  3. Şirketin Ana Sözleşmesi

AİLE ANAYASASI VE AİLE KONSEYİNİN KURULMASI

Aile anayasası mahremdir, sadece aileye mensup kişilerinin bildiği ve benimsediği, hukuken bağlayıcılığı olmayan, kalıcı bir metindir. Bu birçok aile şirketinin bünyesinde var olan şirketin bağları ile birlikte şirket içi aile koordinasyonunu sağlayan bir metindir. Örnek vermek gerekirse;  gelin ve damatların yönetim kurulu üyesi olamayacağı, şirket için bir vakıf kurulacağı ve bu vakıfa bağışlanan bir gayrimenkulün aylık kira bedelinin ………. Üniversite ……… bölümde okuyan aile çocuklarının eğitim giderlerine harcanacağı gibi. Bu aile anayasayı her ailenin dinamiklerine göre farklılık gösterir. Bu sebeple bu anayasa hazırlanırken tüm kurucu ortakların ve hissedarların özellikleri dikkate alınarak kümülatif bir metin hazırlanmalıdır.

Aile konseyi oluşturmanın temel sebebi liyakat olgusunun temelidir. Bu konsey üyeleri yönetim kuruluna seçilecek doğru kişileri işaret ederler. Şirket ve aile bileşini kararlar bu konseyde alınmalıdır. Yine bu konsey şirketin ve ailenin temel özellikleri dikkate alınarak oluşturulmalıdır. Şöyleki; bu konseyde gelenekçi yapıya sahip bir aile bireğiyle, yeniliklere açık bir aile bireyini bir arada bulundurmak gerektiği kanaatindeyiz. Gelenekçi ve yenilikçi iki karakterin farklı fikirleri ortaya koyması üst normda bir fikri ortaya koyacaktır. Bu bahsi geçen aile konseyinin de hukuken bir bağlayıcılığı yoktur ve mahremdir.

HİSSEDARLAR SÖZLEŞMESİ

Kısmen mahrem, hukuken bağlayıcı, aile anayasa ilkelerinin hissedarlar seviyesine indirilmesi hissedarların birbirlerine ve şirkete karşı mali ve idari hak ve yükümlüklerinin belirlenmesi ile oluşan sözleşmedir. İşbu sözleşme hissedarlar arasında olup Türk Borçlar Kanununa tabidir.

Bu sözleşmede olması gereken başlıca hususlar; hisselerin nasıl devredileceği, hissedarların şu kadar yıl hisselerini satamayacağı, hisselerin ancak aile içinden birine satılacağı, satılan hissenin mali değerinin nasıl belirleneceği, kar payı dağılımın ne şekilde olacağı, bir yıl içinde elde edilen karın ne kadarının dağıtılıp ne kadarının sermaye içinde kullanılacağı, belli hisse gruplarına diğer hak sahiplerinden daha fazla kar payı dağıtılacağı, karar nisaplarının belirlenmesi ve şirketten çıkış hükümleri.

Bu bahsi geçen sözleşmeye yukarıda belirtilen kalemlerle birlikte; örneği yönetim kurulu yaşının en fazla ne kadar olacağı ya da eğitim seviyesinin ne olacağı, hissedarların hayatta iken hisselerini devretmesi gibi hususlar da eklenebilir.

EVLİLİK BİRLİĞİNİN TASFİYESİ (BOŞANMA)

Aile şirketlerinin kurumsallaşma ile ilgili anlatımımızda bu başlığa yer verilmesinin nedeni Türk Medeni Kanuna göre kişiler evlenmeden önce ya da evlendikten sonra mal ayrılığı rejimini seçmez iseler edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olurlar. Açıklamak gerekirse edilmiş mallara katılma rejiminde evlilik birliği içerisinde kişilerin edinmiş olduğu mallar ortaktır ve evlilik birliğinin tasfiyesinde bu mallar ortak kazanılmış olarak kabul edilir. Bu nedenle kanundaki bu ayrım da göz önünde bulundurularak aile anayasasına ve hissedarlar sözleşmesine hisse sahiplerinin evlenmesi  halinde ya da evli olan hissedarların mal ayrılığı rejimine tabi olması şartı konabilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir